PINARHİSAR 

Yıldız Dağları’nın yanı başında bulunan ve yemyeşil doğasıyla Kırklareli’nin en dikkat çeken ilçelerinden olan  Pınarhisar .

1368 yılında I. Murad döneminde Gazi Mihal tarafından Bizanslılar'dan alınan Pınarhisar, Kırklareli'nin tarihi kentlerinden biridir. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında Ruslar'ın işgaline uğramış, Balkan savaşının büyük bir bölümü burada yaşanmıştır.1912 yılında Bulgarlar'ın işgaline uğramış, 23 Temmuz 1913'te geri alınmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ise Yunanların işgaline uğramış, 8 Kasım 1922 geri alınmıştır. 1911'de ilçe, 1915'te yeniden bucak, 1953'te ise belediye başkanı Ali Özer zamanında bugünkü ilçe statüsüne dönüşmüştür. Tarihte soğuk ve sıcak akan su kaynakları ile ünlüdür. 1909 yılında belediye olmuştur. İlk Belediye Başkanı Mehmet Ağa'dır. Zaman içerisinde ilçe ve bucak merkezi olmuştur. Eski Libya Başkanı Sadullah Koloğlu (Orhan Koloğlu ve Doğan Koloğlu'nun babaları) 1913 yılında burada kaymakamlık yapmıştır. Bugün ilçe merkezindeki tarihi Sadullah Koloğlu İlköğretim Okulu onun zamanında yapılmıştır.

İlçe merkezinde çimento ve kireç fabrikaları bulunmaktadır. İlçenin Kaynarca ve Yenice Belde Belediyeleri vardır. Kaynarca geçmişte soğuk ve sıcak su kaynakları ile anılırdı. En kaliteli pirincin Kaynarca Ovası'nda yetiştiği söylenmekte olup, Helenler'den beri insanların, burada yaşadıkları bilinmektedir.

FATMA KAYALAR 

Sunduğu görsellikle ve hâkim bir noktada oluşuyla Kırklareli'nin sayısız doğal güzelliklerinden yalnızca birisi olan 901 rakımlı Fatma Kaya Tepesi, tüm bu güzelliğinin yanında aslında acılı bir hikayeye sahiptir. 

1912'de 1. Balkan Savaşı'nda Istranca dağlarını aşarak Trakya'ya inmek ve ardından da başkent İstanbul'a varıp hasta adam Osmanlı'ya ateşkesi dayatmak isteyen Bulgar orduları, geçtiği yerlerde masum sivil halka büyük zulümler yapmakta ve her yeri yakıp yıkmaktadır. Bu yerlerden birisi de bugün Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesine bağlı Kurudere köyüdür. Bulgar askerleri Kurudere köyüne vardığı vakit, genç yaşlı demeden yine köy ahalisine zararlar vermeye başlamıştır. Bu zulümden payını alan masum sivillerden birisi de Kurudere köyünden Fatma isimli öksüz bir genç kızdır. Fatma isimli bu kız, köydeki düşman zulmünden kaçarken kötü niyetli Bulgar askerleri kendisini fark eder ve peşine takılırlar. Bazı iyi niyetli Bulgar  askerlerinin öksüz Fatma'ya acıyarak köyden kaçmasına yardım ettikleri söylenir (Kurudere Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, b.t) Uzun soluklu bir kovalamacanın ardından Fatma, kendi acıklı hikayesinden adını alan bugünkü Fatma Kaya isimli tepeye varır. Düşman askerilerinden kaçacak başka yeri kalmayan Fatma, tepedeki sarp kayalıkların üzerine çıkar ve düşman askerlerinin kötü emellerine teslim olmamak için kendisini aşağıya bırakır. Yüksekten düşen genç Fatma ölmüştür. İşte bu öksüz genç kızın yaşadığı hazin olayın ardından da ismi, tepedeki kayalıklara verilir ve Fatma artık ölümsüzleşir.